Sorunlu olarak yaftaladığımız 2020 yılı, içerisinde barındırdığı sorunlarla fark edemediğimiz bazı problemlerin de açıklığa kavuşmasını sağladı. Ramazan bayramının ilk gününde, basitçe düşündüğümüzde yoğunluktan kaynaklı bir iletişim kopukluğu gibi görünse de ilerleyen dönemlerde yaşayabileceğimiz olası felaketlerde atacağımız hayati adımları ciddi bir şekilde sekteye uğratabilecek büyük bir iletişim sorunumuzun var olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Bir kez daha dedim çünkü iletişimde yaşanan bu aksama ilk kez başımıza gelen bir durum değil. Fazla uzağa gitmeden 24 Ocak Elazığ depremini hatırlayabiliriz. Depremin gerçekleştiği 20.54 saatinden itibaren ilk bir saati yoğun olmak üzere devam eden iki üç saatlik süre içerisinde iletişimin adeta koptuğunu yakından görebilme fırsatı bulduk. O zaman ülkenin bir kısmı için sorun olan bu kopukluk bugün yani bayramın birinci gününde tüm ülke için sorun teşkil etti. Belki bugün sevdiklerimizi ararken telaş içinde değildik, onları sadece bayram sebebiyle aradık ve ulaşmakta güçlük çektik ama deprem gibi ürkütücü bir afet yaşayan bir insan için dakikalar içerisinde ilk elden ailesine, sevdiklerine ulaşması ve onların iyi olup olmadığını öğrenme arzusu son derece tabii bir durumdur ve mühimdir.
Belki iletişimimizin yoğunluk anlarında sekteye uğraması şu ana dek önemli götürüleri olan sonuçlar doğurmamış olabilir ki bunu deprem gibi ürkütücü olaylardan sonra son derece yüksek kaygı duyan insanları tenzih ederek söylüyorum. Velev ki şu anda hayal bile etmekte güçlük çekebileceğimiz kötü olayları, afetleri ilerleyen zamanlarda ülkece yaşamak durumunda kalırsak eğer iletişim aksaklığından kaynaklı önemli kayıplar yaşayabiliriz. Tabi ki hayal edemeyeceğimiz felaketleri yaşamak istemeyiz ancak şu an içerisinde bulunduğumuz durumu da beş ay öncesinde biri söylemiş olsaydı alay ederdik herhalde. Bu yüzden her türlü olası felakete şimdiden hazırlıklı olmak mecburiyetindeyiz. Hayal gücümüzü de fazla zorlamaya gerek yok zaten. Biliyoruz ki ülkemiz deprem kuşağında ve sürekli beklendiği dillendirilen bir İstanbul depremi de söz konusu. Coğrafyamızın etrafı da ateş çemberi, doğusundan batısına… Bu gibi değerlendirilebilecek birçok kötü olasılığın söz konusu olduğu ülkemizde küçük bir problem gibi görünen ancak bir kriz anında atacağımız adımları yavaşlatabilecek hatta durdurabilecek minvalde bulunan iletişim zaruretini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Bir an önce bu aksaklığı engelleyecek çalışmalar yapılmalıdır.
Bir manav altından kalkamayacağı bir işe girmez. Nasıl ki bir manava evimizin ejderha meyvesi ihtiyacımızı karşılaması için para ödüyorsak ve karşılığında da ejderha meyvelerini manavın çabasıyla alabiliyorsak aynı hassasiyeti para ödediğimiz GSM şirketlerinden de bekleriz. Olası bir kriz döneminde iletişimin ne kadar hassas bir ihtiyaç olduğunu bilmeleri ve ihtiyaç doğrultusunda yenilikler ile gerekli altyapı çalışmalarını bir an önce başlatmaları gerekmektedir. Yoksa yarın da bugün yaptıkları gibi suçu başkalarına atma cesaretini gösteremeyebilirler ve engellenebilir kötü sonuçların önüne de hep beraber geçememiş oluruz.